Yoksunluk Sendromu Nedir?

Vücut; günlük beslenme ile alınan gıdalar, yapılan fiziksel aktiviteler ve gün boyu maruz kalınan çeşitli çevresel faktörlerin etkisi altında sürekli değişim ve gelişim halindedir. Tüm doku ve organlar, en uygun düzeyde fonksiyon göstermek üzere genetik ve çevresel etmenlere uyum sağlar. Bu durum ilaç ve kimyasalların kullanımı durumunda da geçerlidir. Vücut üzerinde sistemik, nörolojik veya psikolojik etkileri bulunan; fiziksel ya da psikolojik düzeyde bağımlılık yapabilen ilaç ve kimyasalların belirli bir süre kullanımı sonucunda, vücudumuzdaki belirli dokular benzer dozda ilaç veya kimyasallara ihtiyaç duyar. Bunun karşılanmadığı koşullarda ise kişilerde yoksunluk belirtileri ortaya çıkar.
Yoksunluk sendromu; fiziksel veya psikolojik bağımlılık yapabilen belirli bir ilaç veya kimyasala belirli bir süre maruz kalan doku veya organların bu maddeleri yeterli dozda alamaması halinde ortaya çıkan çeşitli klinik belirtileri ifade eder. Bu maddeler arasında sigara, alkol, uyuşturucu maddeler veya ağrı kesici ilaçlar sayılabilir. Kişilerde meydana gelen yoksunluk sendromu belirtileri, ilişkili olduğu ilaç veya kimyasala göre değişkenlik gösterir. Semptomların şiddeti kişilerin kullandığı maddenin dozu veya kullanım süresine göre değişkenlik gösterebilir.
Vücudun maruz kaldığı belirli maddeler, kişide biyolojik ve psikolojik düzeyde değişikliklere neden olduğu gibi doku düzeyinde biyokimyasal olarak çeşitli değişimleri de tetikler. Vücuda alınan ilaç veya kimyasalların etkisiyle birlikte beyindeki sinir hücrelerinde çeşitli biyokimyasal reaksiyonlar tetiklenir ve beynin ödül sistemi harekete geçer. Sonuçta kişiler, madde kullanımı sonrası psikolojik olarak pozitif pekiştirici etkiye maruz kalır ve ilgili maddeye devamlı ihtiyaç duyar. Bu ise bağımlılığı meydana getirir. İlaç veya kimyasala bağımlılık iki farklı düzeyde ortaya çıkar. Bunlar aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Fiziksel Bağımlılık
Narkotik analjezikler veya uyuşturucu maddeler gibi bazı kimyasallar vücut üzerinde çeşitli fizyolojik etkiler meydana getirir. Kalp ve solunum hızı, terleme, göz bebeği boyutu gibi fiziksel parametrelerde kimyasala spesifik etkiler klinik olarak gözlenebilir. Kimyasalın uzun dönem kullanımında ortaya çıkan etkiler vücudun yeni fizyolojik normalini belirlediğinden, ilaca ara verilmesi halinde vücut ilgili kimyasalın alınmasına ihtiyaç duyar. Bu çeşit bağımlılık fiziksel bağımlılık olarak ifade edilir.
Psikolojik Bağımlılık
Kimyasalın kullanımı sonrası beynin ödül merkezinin aktifleşmesi ile birlikte kişide madde kullanımına karşı haz duygusu ortaya çıkar. Haz duygusunun yeniden tetiklenmesi için kişi maddeyi tekrarlayan dozlarda, ısrarla kullanmaya devam eder. Bu çeşit bağımlılık ise psikolojik bağımlılık olarak bilinir. Fiziksel veya psikolojik bağımlılık oluşturan maddenin kullanımına son verilmesinin ardından maddeye bağlı olarak çeşitli yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler, fizyolojik olarak maddenin vücut üzerindeki etkilerin kaybolması ve tersine dönmesi olarak cereyan ederken; psikolojik bağımlılıkta nörolojik ve psikolojik belirtiler ağırlıklı şekilde görülür.